27 Aralık 2010 Pazartesi

-

  İster manalar dünyasına ait olsun aşk, ister mecazlar dünyasına..Gerçek aşkın sevgilisinde, surret aranmaz asla..
 Surete aşık olsaydın eğer, sevgili ölünce bırakırmıydın hiç onu?
 Sureti henüz üzerindeyken bu terk ediş niye o halde? Ey Aşık! Hele arayıp sor bakalım; kim senin gerçek sevgilin? Duyularla eğer algılansaydı sevgili, her duyunun algıladığına vurulurdun sevgili diye.
 Aşkı vefa ise eğer arttıran, nasıl olurda vefayı giderir suret?!
 Seven ile sevilen;Güneş ışığı duvara vurmuş gibi!.. Kendinde olmayan bir parıltıyı, onu sevmekle elde eden duvardır burada seven..ve güneştir sevilen..
 O halde bir çamur kerpicin güzelliğine gönül kaptırmakta neyin nesi ey temiz yaratılışlı kişi..
 Sonsuz olan güzellik dururken;bütün güzelliklerin kaynağı ve aslı dururken?!
 Aklının öngördüğüne aşık olan ey! Ve kendisini surete tapanlardan üstün gören ey!..
 Senin duygularını akıl ışığıdır kamaştıran.Hani bakırın üstündeki altın yaldızlar gibi.
 İşte o altın yaldızlardır insandaki güzellik.
 Yoksa nasıl olurda pas tutradı bakır ve nasıl olurda yaşlanırdı sevgililer?!..
                  

                                                                                                   (Mesnevi II, 703-712)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder