İster manalar dünyasına ait olsun aşk, ister mecazlar dünyasına..Gerçek aşkın sevgilisinde, surret aranmaz asla..
Surete aşık olsaydın eğer, sevgili ölünce bırakırmıydın hiç onu?
Sureti henüz üzerindeyken bu terk ediş niye o halde? Ey Aşık! Hele arayıp sor bakalım; kim senin gerçek sevgilin? Duyularla eğer algılansaydı sevgili, her duyunun algıladığına vurulurdun sevgili diye.
Aşkı vefa ise eğer arttıran, nasıl olurda vefayı giderir suret?!
Seven ile sevilen;Güneş ışığı duvara vurmuş gibi!.. Kendinde olmayan bir parıltıyı, onu sevmekle elde eden duvardır burada seven..ve güneştir sevilen..
O halde bir çamur kerpicin güzelliğine gönül kaptırmakta neyin nesi ey temiz yaratılışlı kişi..
Sonsuz olan güzellik dururken;bütün güzelliklerin kaynağı ve aslı dururken?!
Aklının öngördüğüne aşık olan ey! Ve kendisini surete tapanlardan üstün gören ey!..
Senin duygularını akıl ışığıdır kamaştıran.Hani bakırın üstündeki altın yaldızlar gibi.
İşte o altın yaldızlardır insandaki güzellik.
Yoksa nasıl olurda pas tutradı bakır ve nasıl olurda yaşlanırdı sevgililer?!..
(Mesnevi II, 703-712)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder